reklam
  • DOLAR
    32,35
    %-0,02
  • EURO
    34,88
    %0,27
  • ALTIN
    2,38
    %-0,47
  • BIST
    10,276
    %0,67

TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN 100. YILI

 

    Güncelleme Tarihi: 21 Haziran 2023 - 12:32

GEÇMİŞ, BUGÜN VE GELECEK… Vatan toprağı yol geçen hanına dönmüş, hevesli salyalar sokak aralarında dereler oluşturmuştu. Türk insanı, mülkiyet iddiasında bulunan kendini bilmezlerin bıyık altı alaylı gülüşmelerine muhatap olmaktaydı. Bu tanımlar işin kibar anlatımıdır elbette. Türk anasının, kızının namusu dahi, ar damarı çatlamış densizler tarafından beş paralık hale gelmişti. Ta ki o müstesna güne kadar: […]

GEÇMİŞ, BUGÜN VE GELECEK…

Vatan toprağı yol geçen hanına dönmüş, hevesli salyalar sokak aralarında dereler oluşturmuştu. Türk insanı, mülkiyet iddiasında bulunan kendini bilmezlerin bıyık altı alaylı gülüşmelerine muhatap olmaktaydı. Bu tanımlar işin kibar anlatımıdır elbette. Türk anasının, kızının namusu dahi, ar damarı çatlamış densizler tarafından beş paralık hale gelmişti. Ta ki o müstesna güne kadar: 29 Ekim 1923!

Hasta adam büyük bir hızla genç ve heyecanlı bir gence dönüşmüştü.  Küflenmiş yırtık battaniyesini atıp ayağa kalkmış, damarlarında akan kanın farkına varmış, çenesini yukarı kaldırıp vücudunu dikleştirerek yumruğunu dünya masasına vurmuştu. Adeta bir sihir gibiydi bu değişim; kansız, kavgasız, savaşsız… Diğer ülkeler bu müthiş gücün önünde, saygıyla, ceketlerinin düğmelerini ilikler olmuştu.   Ekonomi hızla büyümüş ve sanayileşmişti. Kadınlar hak ettiği değere kavuşmuş; birçok ülke inatla ayak direrken, Türkiye’de kadına önemli haklar tanınmıştı. Ülkede eğitim sistemi de kökünden değişmiş, gelişmiş, okur-yazar sayısı artmıştı. Eğitim öğretim laikleştirilmiş, okullarda karma eğitime geçilmişti. Açılan köy enstitüleri, toplumsal değerlerin, ulusal kültürün yerleşmesinde çok büyük rol oynamaktaydı. Halk bilinçleniyor, farkındalıkları artıyordu. İnsanlar ‘köle’ değil, ‘birey’ olduklarını kavramaya başlamışlardı.

Hukuk ise, bütün bu sosyal değişme hareketlerinin teminatı olarak şekillendirilmişti. Tüm faaliyetlerin, ulusun vicdanına ve isteklerine uygun olarak yapılması ve ulusal iradeye dayanması hukuk düzeninin ana kuralı olmuştu. Hukuk, tüm bu adımlar atılırken adeta bir ‘sosyal mühendislik aracı’ olarak kullanmıştı. Öyle ya; “hakimiyet kayıtsız şartsız milletindi!”

Ancak ne yazık ki; ilk zamanlarda yakalanan bu yüksek ivme, yıllar içinde geriye gitmeye başlamıştır. Eğitimin güçlenmiş olan yapısı zayıflamıştır. Ekonomik kalkınma ise ani bir frenle olduğu yerde durup, geriye sarmaya başlamıştır. Millet iradesi siyasi irade ile yer değiştirme eğilimine girmiştir. Büyük bir güçle ayağa dikilen genç beden, belki de ilham kaynağını kaybetmiş olmanın verdiği mutsuzluk ve umutsuzlukla, yavaş yavaş omuzlarını düşürmeye başlamıştır. Politik açıdan bakıldığında ise, geçen 100 yıl içindeki değişim neredeyse baş döndürücüdür: Darbeler, ayrı tellerden çalan hükümetler, hatta değişen yönetim sistemi… Gelinen noktadan bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti’nin, çıktığı yoldan farklı bir yöne gitmekte olduğu aşikardır.

Bir bakıma bu hızlı değişimler, Türkiye’nin ne kadar dinamik bir yapıya sahip olduğunun da göstergesidir. Aracı kullanan sürücüden kolaylıkla etkilenmek, direksiyonun her yön değiştirmesinde o yana eğilmek, neredeyse Türk toplumunun karakteristik bir özelliğidir. Buna; ataerkil kültürün bir izdüşümü olarak, küçük bir çocuk gibi babaya itaat etme eğilimi de diyebiliriz. Dolayısıyla, aracı kullanan babanın bakış açısı ve felsefesi toplumun yönlenmesinde büyük rol oynamaktadır.

Dolayısıyla; 1923 yılında yola çıkan tren, o kadar çok makas değiştirmiştir ki, şu an varması gereken istasyonun çok uzağından geçmektedir. Türkiye’nin halihazırda, yoksulluk ve işsizlik gibi sorunlarının yanında demokrasi, adalet ve insan hakları konusunda da göz ardı edilemeyecek eksiklikleri de bulunmaktadır. Oysa; her vatandaşın saygın bir birey olduğu gerçeğini yadsımadan, yönetimlerin, yalnızca o saygın bireylerin haklarını korumakla görevli olduklarını ve o görev için yine o saygın bireyler tarafından seçilmiş olduklarını unutmadan işleyen bir mekanizmanın önünde hiçbir engel duramaz!

Tartışmasızdır ki; bu trenin yeni rotasını belirleme görevi biz ‘saygın bireyler’indir. Cumhuriyetimizin 100. yılını layığıyla kutlayabilmek, koca bir asırla gururlanabilmek için, işte bu gerçeğin öncelikle iyice anlaşılması gerekmektedir. Türk milletinin durup düşünmesi, atalarının damarlarında akan ‘asil’ kanın, nesilden nesile geçerken ne derece erozyona uğradığını irdeleyip, gerekiyorsa derhal bir kan değişimiyle aslına dönmesi kaçınılmazdır. Şu dizeleri hatırlayarak;

Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.”

Ancak o zaman;

“Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl”

diyerek haykırma gücünü bulur kendinde bu millet; başı dik, göğsü ileride bir şekilde…

  • 21 Haziran 2023 - 12:32
  • +
  • -